"Düşündüğümden de hızlı oldu." dedi sessizce yanında durmakta olan taşın arkasına geçerken. Tarim'in amacı o Hollow'u hızlıca öldürüp, tadına varmaktı. Taşın arkasında sessizce herhangi bir ses, kıpırtı için bekliyordu fakat hiçbir şey yoktu. Bu olay onu tedirgin etmişti. "Belki de ona arkadan saldırmalıyım ?" dedi kendi kendine. Taşın arkasından adeta yıldırım gibi fırladı. Fakat orada kimsecikler yoktu. Hemen arkasına saklandığı kocaman taşın üstüne çıkıp, ellerini dürbün misali gözlerinin önünde birleştirip etrafı kolaçan etmeye başladı. "Çok açığın var salak !" dedi Tarim'e havadan saldıran hollow. "Asıl senin her yerin açıklarla dolu." dedi Hollow'un sağ kolunu keserken. "Tüh. Yanlış hesaplama." dedi kendi kendine gülerken Tarim. "Ne demek istiyorsun aptal !? Kolumu çoktan kopardın !" diye bağırdı acılar içindeki Hollow. "Senin solak olduğunu tahmin edemedim." der gülerek. Bu tavır karşısında Hollow adeta donakalır. "Bunu böyle bir durumda kullanacağım hiç aklıma gelmezdi" dedi gülerken. "Büyü, Gatsuuga !" der demez toz dumana katılır. Duman ve tozların arasından siyah bir madde göğe doğru yükselir. O kadar yükselir ki, artık Tarim ayı göremez. "Dostum, seninle işimiz var..." der iç çekerek. Fakat bir şeylerin yanlış olduğunu daha o Hollow'un kolunu keser kesmez anlamıştı. Bu yaratık ne bir Hollow'du, ne de bir insandı. Fakat dış görünüşü tıpkı insan gibiydi. Ek olarak kafasının sağ ve solunda boynuza benzer 2 kemik vardı. "Yoksa sende benim gibimisin ?" diye sordu merakla Tarim. "Hıh ! Ben senin gibi ezik değilim aptal !" diye bağırdı tüm gücüyle. Bu düşman o kadar güçlüydü ki; bağırması yerin sarsılmasına neden olmuştu. "Bu artık ziyafet arayışından ölüm kalım savaşına döndü." dedi Tarim endişeli bir şekilde.