O garip Hollow’u nasıl elinden kaçırdım hala anlamıyorum, acaba gitmesine izin vermekle doğru olanımı yaptım. Neyse ne de olsa bana bir savaş sözü var, umarım yakın zamanda bunu hallederiz, çünkü savaş yapmaya yapmaya paslanmaya başladım. Ellerim cebinde ıslıkla bir bir melodi çalarak yürüyorum, işte şu an yapabileceğin en heyecanlı şey bu. Bir dakika! Bu reiatsu da ne böyle, bu reiatsuyu tanıyorum, bu Ryuumaru J.Jack’in reiatsusu. Ama o Seireitei’de ne arıyor. Daha demin benim yanımdan güçlenmem lazım diye gitmemiş miydi? Resmen delirmiş olmalı, bu yaptığıyle resmen ölüm davetiyesini imzalamış oldu. Seireitei’de benden güçlü bir sürü kişi onu tek bir kılıç darbesiyle yok edebilirler. Ama ben buna izin veremem o lanet Hollow’un bana bir sözü var, benle savaşmadan asla ölemez! Başına bir şey gelmeden hemen onu bulmalıyım, onla bütün gücü hala yerindeyken savaşmak istiyorum. “Koş Hitsuomi koş” dedim kendi kendime.
Ve işte ordaydı, havada elleri cebinde, sanki birini bekliyormuş gibi duruyordu. Acaba beni mi bekliyordu? Acaba neden kararını bu kadar hızlı değiştirmişti? Bunu öğrenmenin tek bir yolu var “Hey, Ryuumaru, lanet olası Hollow senin burada ne işin var hani güçlenecektin? İkimizde şu an beni yenemeyeceğini biliyoruz, git güçlen de gel, seni hemencecik yenmek istemiyorum!” diye bağırdım alaycı bir tonla…