Bleach RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 İntihar Ağaçlığı

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Akaoni
Gotei 9 FukuTaichou
Gotei 9 FukuTaichou
Akaoni


Erkek
Mesaj Sayısı : 128
Yaş : 34
Kayıt tarihi : 16/03/10

Karakter
Zanpakutou: Crimson Heaven
Puan:
İntihar Ağaçlığı Left_bar_bleue76/100İntihar Ağaçlığı Empty_bar_bleue  (76/100)

İntihar Ağaçlığı Empty
MesajKonu: İntihar Ağaçlığı   İntihar Ağaçlığı Icon_minitimeCuma Mayıs 27, 2011 7:02 pm

Yürüyüşüne devam etti. Birden bire, tüm hayatı boyunca direndiği çağrı olanca kudretiyle kulaklarında çınladığında ilk defa olarak ona kulak verdi. Önce küçük ahşap evleri aştı, sonra da kumlu toprakları ve ormanı. Kaderin ona çizdiği rolü oynamaya hazır olacağı ana kadar kader orucu tutmaya yemin etti. Yönünü tayin etmek için duraksadığı zamanları saymazsak, yemeden içmeden ve uyumadan ilerliyordu. Vadiyi ve nehri arkasında bırakalı çok uzun zaman olmuştu ve sadece bir kere ifadesiz yüzüne bir canlılık belirtisi gelmişti; o koca deniz yolunun üstüne çıktığında neredeyse aklını kaçıracak derecede sinirlendi. Öfkesinden haykırdı ve sesi Âlem’in katlarına yükselirken bir balık ruhu denizden fırlayıp onu yuttu.
Balık ruhu onu dinizin öte yakasına taşıdığında yürümeye devam etti. Dünya'da onu çağıran bazı "yerler" vardı ve bu da onlardan biriydi. Kıyıya çıktıktan sonraki bir kaç gecelik yürüyüşünde Crimson Heaven ile hiç konuşmadı. Hem Joseph, hem de Crimson yol boyunca dizilmiş ağaçlardan ve kayalardan korkunç, tiskinç ya da insanın tüylerini diken diken hikayeler dinlediler. Bunlar korku filmlerine ya da kanlı pazar akşamı gerilimlerindeki hikayeler değillerdi; hatta genelde sıradan insanların hikayeleriydi.
"Tanrı, karakterlerini sadece hikaye içinde düşünen bir yazar, onlara gerçekten bir hayat vermiyor ki hikaye bitince ölüyorlar, hikayede yoldan geçenler ise böyle çıkartılıyor demek kenara..." demişti Crimson Heaven.
"Hayır, onlar hikayelerin sonunu görecek kadar cesur değillerdi."
"Öyleyse nasıl oluyor da hala hikayeye dahil olmaya bu kadar yakın olabiliyorlar?"
"Bir tehlike anında gemiden kaçan fareler, geminin batmamasını kabul edemezler çünkü."
"Madem öyle, peki lanet farelerinin inine girmek zorunda mıydık? Tamam, her zaman bir balık ruhunun içinde seyahat edemiyoruz belki, ama gene de değdiğine emin değilim... fare maması olma riskine değdiğine yani."
"Nisan yağmuru mayısta çiçeği getirir."
"Tamam da, bay Belenus (irlanda mitolojisi tarım ve yağmur tanrısı) neden o yağmuru sen getirmek zorundasın?"
"Çünkü kalanlar burada yerli. Onlar burada yaşıyor. Onların evi ve yurdu burası. Yani, onlar bir örs ve sağlam durmalı; bununla beraber bense çekicim ve zamanında, düzgün vurmalıyım. İyi bir silah, düşmandan ve tehlikeden kurtaracak bir silah ancak böyle dövülür."
Son bir patikayı daha tırmandıktan sonra karşısında uzanan kara ormana ilk adımını attı ve yol boyu ona eşlik etmiş tüm ruhlar, rüzgarın önündeki mumların alevi gibi bir anda ortadan kayboluverdi. Aldırış etmeden, sonradan öğreneceği sebepleri vardı, derin bir sessizliğe gömülü bu eski ormanda ilerlemeye başladı. Çok yaşlı oldukları anlaşılan ağaçların bazıları kurumuş çoğunun ise yaprakları dökülmüştü. Toprak çürümekte olan yaprak ve dal katmanları ile kaplıydı; her adımda ayaklarına birşeyler saplanıyor ve gelişini her yöne duyuran çıtırtılarla kırılıyorlardı. Küflenmiş ve çürümekte olan bir yerdi burası ve bu hali çok güçlü bir aura halinde her yöne yayılmaktaydı, uzak mesafelerden bile çürümüşlüğü hissedilebiliyordu.
Karanlık çökerken tüylerini diken diken eden bir esinti başladı. Orman bir girdap gibiydi ve artık neredeyse dibine inmişti. Merkeze yaklaşırken, esinti artan bir hızla kuvvetli bir rüzgara dönüşüyor ve o da bu sırada içinden geçen sahipsiz ve bilinçsiz ruhları hissedebiliyordu. Korkusuyla baş edemeyeceğini anladığında geri dönmek ve koşup kaçmak istedi. Ama çağrı artık o kadar kuvvetlenmişti ki, tek yapabildiği ışığı soğurup yutan kara bir taştan yapılmış kuleye bakakalmaktı. Çağrı bu kuleden yayılıyordu ama kulenin heybeti ruhunu yuvasının derinliklerine sürmüştü; buraya geldiğine neredeyse pişman olmuştu. Belki başka bir yere gitmesi gerekiyordu ve burası bir tuzaktı, Çobanları yakalamak için? Bunun için mi dünyanın bir ucundan çıkıp gelmişti? Çürümekte olan bir ormanın ortasındaki kapkara bir kule! Kimsin sen? Benden ne istiyorsun? Kendini kaybetmek üzereydi, umutsuz haykırışlarla kendini yerden yere vuruyordu.
"Ortaya çık," dedi "ki yüzleşmekten korkmayan bir düşmanım olmuş olsun." "Kimsin sen?" Birden fazla, birden çok yaşta ve cinsiyette ses ekolanarak biribirine karışıyor ve bir kasırga gibi etrafında dönüyordu. "Bizi durdurabilir misin ki?" "Bunun için buradayım, değil mi?"
Crimson Heaven'in sesini duydu "Az önceki korkuna ne oldu, Jos" "O kadar çok şey yapılması gerekiyor ki korkmaya zamanım yok." Karşısında siyahlar içinde bir kadın şekil buldu. Daha çok gecenin karanlığına doğru bulanıklaşıp kaybolan, sanki gece ile bütünleşen bir kadın silüeti karşısında duruyordu. "Gerçekten yapabilir misin?"
Joseph kılıcını yalnız bir defa salladı ve görüntüyü ikiye böldü. Esen gül kokularıyla bezenmiş rüzgarın önüne katıp sürüklediği yapraklar gibi, uçup gitti tüm iradesi, - farkına bile varamamıştı - kafasında bir ses usulca fısıldarken;
Gel bana solgun savaşçım, acılarını dindireyim... Ses önünde beliren bir mezardan geliyordu.
Mezarın girişine doğru gardını bozmadan yavaşça ilerledi ve basamakları teker teker indi. Minik kandillerle aydınlanan bir tünel vardı karşısında ve adeta Hel’in Kapıları’na döşenmiş alevden güller gibiydiler. Korku ve merakı sanki birleşmişti ve karnına soğuk bir bıçak gibi saplanıyordu. Kendi kalbinin atışlarını duyabiliyordu
"İntihar edenlerin" dedi Joseph "mezarı olmaz." Kılıcını sapladı ve mezar parçalandı.
Az evvelki ses fırtınasının içinde kaldı bir kez daha. Tüm intihar eden ruhların gücünü emen bir çeşit hollow çığlık atarak belirmeye başladı. "Yine de" dedi son nefesini verirken, "yerimi alanlar size karşı koyacak ve ormanımız bahçelerinizi dolduracak." Ses fırtınası korkunç bir kahkaha ile kulaklarında çınladı ve solup kayboldu.
Yalnız en son, annesinin yüzünü gördü; annesi ağzını açı ve ona seslendi
"Gel artık, oğlum. Çok özledim seni..."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Akaoni
Gotei 9 FukuTaichou
Gotei 9 FukuTaichou
Akaoni


Erkek
Mesaj Sayısı : 128
Yaş : 34
Kayıt tarihi : 16/03/10

Karakter
Zanpakutou: Crimson Heaven
Puan:
İntihar Ağaçlığı Left_bar_bleue76/100İntihar Ağaçlığı Empty_bar_bleue  (76/100)

İntihar Ağaçlığı Empty
MesajKonu: Geri: İntihar Ağaçlığı   İntihar Ağaçlığı Icon_minitimeCuma Mayıs 27, 2011 7:32 pm

yanlış açılmış rica etsem rukongai ye taşınabilir mi? teşekkürler

*Taşinmiştir
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
İntihar Ağaçlığı
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» İntihar Düellosu (Rp Puanlatma)

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Bleach RPG :: Eskiler :: Eski konular 2 :: Rp'leriniz-
Buraya geçin: