Birkac tane kendi kurgum olan Rp leri yazdım.Gerci hangisi onaylanır bilemem ama umarım beğenilir
Undead Kral'ın DönüşüFafner ceza odasından harabelere gelmişken yolundan onun takip edilebileceği düşünmüş ve karanlık ormanın babasının onu cehenneme soktuğu yere gelmişti.Eflatun gözleri kin ve nefretle bulanmışken kardeşinin şu an ki kaybı onu derinden etkiliyordu.Tek yapabileceği onu cehennem kapılarını açıp ne kadar nefrette etse babasından,yani Lord Sovereign den yardım istemek zorunda kılıyordu.Ortalığa geldiğinde ölmüş bedeni yere yavaşca bıraktı.Soluk yüzüne son defa bakmış ve sözcükleri fısıldamaya başlamıştı bile elleri kızarmaya başlamış,siyah bedeni yavaş yavaş alevin kızgın sıcaklığı le dolmaya başlamıştı.Fafner'in ilk defa canı bu denli yanıyordu.Cehennemin sıcaklığı öyle dehşet vericiydi ki babasının kanı bile bu acıyı anca yavaşlata biliyordu.Sözcükleri bitirdiğinde gözlerindeki eflatun güzellik gitmiş,yerini ateş sarısı bir görüntü almıştı.Üç adım geri yürüdü ve elinin birini yere vurdu yerler oynamaya başlamıştı.Bu onun ömrünü kısaltıcaktı,herşeyin farkındaydı.Cehennemin kapısını açmayı en son babasından kurtulduğu birkaç büyü ile duymuştu,fakat bu kadar acı vericek olmasını ummuyordu.Yerler yerinden oynuyor etrafındaki birkaç ağaç sıcaklığı hisseder olmuş ki çoktan küle dönmüşlerdi.Fafner hafiften havaya yükseldi bir adım yükseklikte iken Vant'in etrafında gözle görülebilecek halde 5 e bölünmüştü.Yerde oluşan çizimler ve hatlar sanki özenle yapılmış olucaktı ki oluşan görüntü onu gösteriyordu.Elinde oluşan büyük ateş topunu 5 e bölünmüş olan hali ile tam ortaya Vanth'in üzerine vurduğunda,ateşler yeryüzüne püskürmüş ve o ikisini içine çekmişti.Daha sonradan ise herşey normalmiş gibi orman sessizliini koruyordu,baykuş uğultuları dışında.Sıcaklığın kemiklerini eritmemesi için özel bir büyü kullandı,bu ona sanki daha dün öğretilmişcesine taze bir bilgiydi oysaki kandan ve tüm aile ferdlerinin zihinleri bu özel çocuğun hafızasına yıllar önce daha bir bebek iken kazınmıştı.Adımları git gide yavaşlıyordu etraftaki zebaniler onları görmüş olucaktıki üzerilerine geliyorlardı.Yalnız Fafner boynunun arkasındaki ikilemli mührü bilerek açık bırakmıştı.O cehennem krallığının amblemini taşıyan bir hexagram içinde cennetin kanatlarıyla mühredilmiş bir döğmeydi.O bir melezdi cenneti ve cehennemi temsil eden.Sonunda ihtişamlı bir yere gelmişlerdi--tabi Lord Sovereign bu şekilde düşünüyordu.--Bir titandan daha uzun boyu ve iki titan gibi cüssesi göz korkutucuydu.Oturduğu yerde büyük zırhının arkasındaki pelerini gözlerle tahmin edilicek kadar 300-400 bin ölü insan bir taht oluşturmuş,tam cevresini oluşturan 100 bin ölü ise bir çember oluşturmuş sanki güçleri emilircesine sürekli dairesel bir biçimde dönüyorlardı.Karşısındaydı,Sovereign ona kızgın gözlere bakıyordu.Cesedi yavaşça yere bıraktı ve hafiten diz çöktü.Hayatında ilk defa bu babası bile olsa bir kişinin önünde diz çöküyordu.Şimdi neler olucağını bekemekten başka,babasının ona ne diyeceğini beklemekten başka yapabileceği yoktu.Umduğu tek şey bu hayatta edindiği tek kardeşinin hayata geri dönmesiydi ister normal veya bir UNDEAD olarak..
Fafner Yeniden..Cehennemin içinde sırtındaki o mühür sayesinde çok çok daha güçlüydü.Kronos ise savaşlarını amansızca sürdürmelerine rağmen ne genç yetenek yenilmiş nede Kronos.Fakat ara sıra gelen sözcükler kulağını tırmalasa dahi.Demon Formdaki o uzun zaman dilimi.Zebaniler arasında gecen umursuz savaş.TEk karşısında duran Kronos ve onun bitmek bilmeyen büyüleri.Aslında ikisininde büyüleri.Nede Olsa hatıralar ve bilgiler aynen Fafner da vardı.Dövüş duraksız devam ediyordu.Alevin büyümeleri,parmaklarda oluşan yıldırımların kıvılcımları yeraltı dünyasının depremsel darbeler alışı.Karanlık delikler ve birçok şey ve hızı yüzünden ikiside doğru dürüst seçilemiyorlardı bile.Fafner hayatının en iyi savaşını çıkartıyordu.Evet kendine çok büyük güveni vardı.Ara sıra gencliğinin verdiği zindelik ile fizikselde olsa Kronos'a çok cok hafif vurabiliyordu ve tabi aynı hafiflikte karşılıklarda alıyordu.Fiziksel anlamda bir duruma başladıkları anlarda oluşan form değişiklikleri.' kişiyide yoruyordu.Zaman zaman Fafner'ın soluk alış verişleri.Ağzından çıkan bir duman ile son buluyordu.Cehennemin sıcaklıgı.Onu mührü sayesinde etkilemiyordu.Fakat şimdi o gümüş işlemeli kabzası olan buz ölüm adı verilen bir ejderhanın gücüne sahip olan palayı çok arıyordu.Ona madde düzlemde gönderilen kılıç pek değilhiç işine yaramamıştı.Çünkü hemen çatışmaya başladıgında yer altı dünyasına girişte kırılmıştı.Fakat fiziksel anlamda en sonunda Kronos'a çok sağlam bir darbe vurmuştu.Yüzünün tam ortasına güçlü bir yumruk ve elektirikli büyü yapmış eller ile.Ardına ise bir tekme de kendi göğsüne yemişti.Fakat aklından geçen tek şey de buydu.Madde düzleme geri dönüp Kronosu buraya hapsetmek.Hemen büyülü sözleri söyledi ve ortamda beş tane görünen fafner ile birlikte yerde oluşan rune ler hemen belirmiş kapıyı açmıştı.Kronos aldıgı darbe ile etrafında onu ararken Fafner'ın açtıgı kapı kapanmıştı bile.Madde düzlemden onun duyabileceği şekilde
''100 yıl sonra Lord,sadece 100 yıl sen ve ben gibiler için hiçe uzun sayılmayan bir zaman.''demiş ve yağan yağmurun ve demon form'un ona vermiş oldugu yorgunlukla yere yıgılmıştı.Yagmur yagdıkca kendinden geçip bayılmış olan Fafner'ın sırtındaki mühürün aurası ise sönmüş sadece paçavra olmuş kıyafetlerinin altında görünen bir dövme gibi belirgindi.Yüzünde oluşan ve formda uzun süre kalmanın bedenine verdiği değişiklik hadde sıgamazdı.En azından gözlerinin eflatun güzelliği gitmiş yerine kırmızı bir şeytan gelmiş gibiydi.Saçlarındaki rengi solmuştu,gri olmuştu.Fakat o yagmur altında bayılıp giden ve hala Kollarında duran kolluklar içinden çıkan kırmızımsı yıdırımlar ile görünebiliyordu.
Yeraltında Bir GünCanavar,pullu sekiz bacağı ile zaman zaman taşı çizerek ormanın sessiz dehlizleri boyunca ağır aksak ilerliyordu.Yankılanan kendi gürültüsünden irkilmiyor,çıkarttığı sesten ürkmüyordu.Bir başka avcının saldırısını bekleyip gizlenmek için telaş da etmiyordu.Karanlık ormanın tehlikeleri içinde bile,bu yaratık güvenlik içinde oldugu duygusundan baska duygu bilmezdi;kim olursa olsun,her düşmanı alt etme becerisinden emindi.Soluğu öldürücü zehrin berbat kokusunu yayıyor,pencesinde sıralanmış mızrağa benzer dizi dizi dişler,en kalın deriyi bile parçalaya bilirdi.Ancak en beteri canavarın bakışıydı;baktığı her canlı varlığı katışıksız taşa dönüştürebilen bir basilisk bakışı.
Bu dev gibi ve korkunç yaratık,türünün en irilerinden di.Korkunedir bilmezdi.
Fafner aynı gün daha erken saatlerde yaptığı gibi basiliskin geçişini izledi.Sekiz ayaklı canavar,burada,onun arazisine giren davatsiz bir konuktu.Fafner basiliskin zehirli soluğu ile rothelarından-sofrasının berekitini arttıran sıgır benzeri yaratıklardan-pek çoğunu öldürdüğüne tanık olmuştu ve sürünün geri kalanı ise sonsuz dehlizlerden aşağı körlemesine,belki de asla dönmemecesine kaçışmışlardı.
Fafner öfke doluydu....
Simdi canavarın dar geçitten,tamda tahmin ettiği yoldan,ağır adımlarla ilerleyişini izliyordu.Silahlarını kınlarından çekti ve herzaman olduğu gibi.Kusursuz dengelerini hisseder hissetmez kendine güven kazandı.O bunlara çocukluğundan beri sahiptive neredeyse 15 yıl sürekli kullanıldıktan sonra bile,silahlarda çok az eskime belirtisi vardı.Şimdi yeniden denenebilirlerdi.
Fafner silahlarını yerlerine geri koydu ve kendisini harakete geçirecek sesi bekledi.
Gırtlaktan gelen bir homurtu basiliski durdurdu.Zayıf gözleri bir kaç ayak öteyi çok az seçebilmesine karşın,canavar merakla ilerisini gözledi.Homurtu bir kez daha duyuldu ve basilisk kamburunu çıkartarak çöküp,bir sonraki kurbanı olacak bu meydan okuyan yaratığın ortaya atılıp ölmesini bekledi.
Epey geride,gizlendiği yerden çıkıp ağaçlardan çok hızlı bir biçimde gecerek koşmaya başladı bir agaca asla çarpmıyordu.Her ağacın içinden gecermiş gibisinden bir yok oluş hızı vardı.Byülü pelerinin içindeyken görünmez olmuştu-Evinin tavanı çöktüğünde bulduğu piwafwisi-ve ağaçlardan ayırt edilemiyordu.Çevik ve ustalıklı haraketleri sayesinde hiç ses çıkartmıyordu.İnanılmayacak kadar sessiz,inanılmayacak kadar hızlı geldi.Canavar ortalığı kokluyordu,gelecek yemeğin zamanını bekliyordu.Aç basilik gözlerini sürekli olarak birkaç noktada birlestiriyordu.Sabrı tükenen canavar öldürme arzusu ile ayaklarını sürerek ilerledi.Basilisk alçak bir dalın altından geçtiğinde,bir zifiri karanlık küresi kafasını çevreledi ve canavarapansız durarak,tıpkı onun beklediği gibi,bir adım geriledi.
Artık canavarın tepesindeydi.Bir kalın dalın üzerinden atladı ve daha hedefine erişmeden,üç ayrı haraket gerçekleştirdi.İlk olarak,Bir kaç büyülü söz ile basiliskin kafasını parlak mavi ve mor alevlerle çevreleyen basit bir büyü yaptı.Bunu çocukluğundan beri biliyordu.Sonra kukuletasını üzüne doğru indirdi,zira savaşta gözlerine gereksinimi yoktu ve bir basilike rastgele bir bakış felaketini getirebilirdi.Ardından,ölümcül palalarını çekerek canavarın sırtına indirdi ve kafasına ulasmak çin pullu kabuğunda ilerledi.Raks eden alevler başını çevreler çevrelemez,basilisk tepki verdi.Alevler yakmıyordu,ancak canavarı kolay bir hedef haline getiriyorlardı.Basilisk dönmeye davrandı fakat daha yarısını bile çeviremeden,ilk pala gözlerinden birine saplandı.yaratık onu ele gecirmek için gerileyip çırpındı.Zehirli dumanını soludu ve kafasını salladı.Fakat fafni daha hızlıydı.Yaratığın agzının ardında,ölümün yolunun uzagında durmayı sürdürdü.İkinci pala basiliskin diğer gözünü buldu,sonra fafner'ın öfkesinin dizginlerini salıverdi.
Birbiri ardına gelen vahşi darbeler canavarın zırhlı kellesine iniyor,pullu kabugundan parçalar kopararak ete dogru dalıyordu.
iri kafanın ardında,fafner tekrar tekrar,belki yüz kez vurdu.Palalar vahşice,zalimce pullu zırhı,eti ve kafasını döverek,basiliski ölümün karanlığına yolladılar.
Daha sonra yerdeki et parçalarına ve palalardan inen kanın yere damlayışlarını izledi ilkel bir savaş çığlığı ile zaferini ilan etti..
O fafnerdı ve karanlık orman onun yuvasıydı.
Kendi kendine konusuyordu.
''Diş ve pençe acısı,boşluk ve sessizliğinkinden daha büyük olabilirmi.??''kendine soruyordu hafiften bir gülümseme ile
''Sanmıyorum..!!''demişti sadece...