Bleach RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Haruka Kamiya

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Haruka Kamiya
Gotei 6
Gotei 6
Haruka Kamiya


Other / Decline to state
Mesaj Sayısı : 25
Yaş : 31
Kayıt tarihi : 27/06/12

Karakter
Zanpakutou: Naraku no Tsubaki
Puan:
Haruka Kamiya Left_bar_bleue87/100Haruka Kamiya Empty_bar_bleue  (87/100)

Haruka Kamiya Empty
MesajKonu: Haruka Kamiya   Haruka Kamiya Icon_minitimePtsi Tem. 02, 2012 3:56 pm


Ayışığının altında ifadesizce duruyordu. Düşündü, yine ne yaptığını. Ama aklına bir şey gelmiyordu. Kelimelerin bile yardımı yoktu. Kelimeler... Kelimeler... Kelimeler... diye düşündü yardımlarının dokunabileceğini umarak. Ama hayır, olmayacağını biliyordu. Aslında ihtiyacı da yoktu. Fakat yine de kötü hissediyordu. Eskiden olsaydı şikâyet eder ya da kaçardı. Şimdi ne şikâyet edebileceği ne de kaçacağı kimse kalmıştı. Uzun yıllar boyunca peşinden gelenlerden kurtulmayı istemişti. Sonunda gerçekleşmişti dileği. Ama Alair böyle olmasını istememişti. Ne istemişti? Eskiden ne olsa açıkça söyleyebilirdi ne istediğini ya da ne istiyorsa onu yapardı. Şimdi ne yapması gerektiğini neden bilemiyordu? Halbuki kurtulmuştu gerçekten de. İnanamıyor muydu? Yoksa inanmak mı istemiyordu? Alışmıştı aslında kaçmaya. Şimdi de kaçmak istiyordu ama yapamıyordu. Bedeni kımıldamıyordu. Aslında daha ne kadar kımıldatabilecekti? Bilemiyordu ama artık hiçbir şey umurunda değildi. Ya da şu an böyle hissediyordu.Hiç olmadığı kadar canı yanıyordu, hiç olmadığı kadar yalnız hissediyordu ve hiç olmadığı kadar da zavallı... Vücudunun içinde neler olduğu görmeyi dilerdi. Çünkü bedeninde yaralar çıkmaya başlamıştı. Açtı avucunu ve baktı eldivensiz eline. Avucu ortasından deliniyormuş gibiydi. Öylesine siyahtı ki o yara, başka zaman olsa farklı bir şey sanardı. Ah, gerçekten de acınası. diye düşündü keyifle dolu acısıyla. Acı çekmekten zerre kadar hoşlanmıyordu. Kendisini nasıl böylesine koyverdiğine hayret ediyordu. O yaranın üzerine dökülen gözyaşlarını fark ettiğinde, ağladığına inanamadı. Niçin ağlıyordu? Ah o hiç her şeyin son bulmasını istememişti ki, hiç olmamış gibi hissetmekte istememişti. Anılar gözlerinin önüne gelirken kaçacakmış gibi hissetti yine ama artık ne kadar kaçşa da onu anılarından başka kimse takip etmeyecekti. Camın önünden ayrılıp piyanonun başına oturdu ve ardından eldivenini yara olan eline geri giydi. Parmaklarını piyano tuşlarının üzerine yerleştirirken gözüne gelen anıları kovamadı bu defa.

"Lloyd, ne yapıyorsun orada?" Küçük bir kız ormanda etrafı soğuk gözleriyle soğutuyordu. Ağabeyini ararken sanki onu görmüş gibi davranıyordu. Aslında görüyordu, Alair bunu çok iyi biliyordu o zamanda ama yine de onunla zaman geçirmekten zevk alıyordu. "Eloisa, sessiz ol." Fısıltısı daha yankılanmamışken kız yanında belirmişti aniden. "Saçmalıyorsun, değil mi?" Kızın soğukluğuna alışmıştı ama sanki önemli bir şey olmamış gibi davranması kötü hissetmesine yol açmıştı o zaman. Alair anılarından itilirmişçesine kendisini tekrar piyano başında acıyla bulduğunda bir şeyler söylediğini fark etti. Dudakları kıpırdamıştı ama ne dediğini bilemiyordu. Kendi sesini bile duyamıyordu. Piyanoyu çalsa bile titreşimleri dışında hissedebileceği bir şey olmayacaktı. O Ludwig van Beethoven değildi. Aslında bunu düşünmesi onu güldürmüştü. Beethoven gerçekten de... Ah ne düşünecekti? Hatırlayamıyordu...Kısa bir süre hiçbir şey düşünmeden öylece durdu. Alair, Cross Akademisinde değildi. Hatta oradan ayrıldığını dile getiren bir mektup yazmıştı Cross Kaien'e. Zaten oradaki bütün eşyalarını almış ve geldiği odayı eski haline çevirip oradan sessizce ayrılmıştı. Hanedanın etkisinden çıkamıyordu ama akademiden ayrılmasının sebebi tamamen kendi bedeniyle alakalıydı. Yılbaşında Hanedan'a geri dönme kararı almıştı. Uzun zamandır gitmiyordu ve bir süredir kimseyi peşinde görmemişti. Hem o çok güzel kardeşini öylesine özlemişti ki kendisini daha fazla tutamadı ve orayı ziyarete gitti. Aklında bir sürü senaryo dönmüştü. Kendisini gördüklerindeki şaşkınlıkları, sevinçleri, korkuları... Bunları düşünmek onu eğlendiriyordu. Ama kaleyi gördüğünde hiçbir tepki verememişti. Öylesine sessiz görünüyordu ki sanki önceleri de böylesine sessizmiş gibi hissettiriyordu. Kaleye yaklaştıkça kulaklarında hissettiği ses git gide artıyordu ve onun dışında bir ses olsa dahi duyamayacak hale gelmişti. Girişine yaklaşana kadar acı hissetmemişti ama kapıya dokunduğu andan itibaren bütün vücudu acı ile sızlamaya başlamıştı. O acıdan kurtulmak isteyecek hali bile yoktu neredeyse. Fakat o kendini zorlamış ve kalenin kapısından içeri atmıştı.

O an karşılaştığı manzarayla dona kalmıştı ama bedenindeki acı vücudunu zorla çözüyordu. Etraf giysilerle doluydu. Bir insan olsaydı bunun yalnızca gösteri olduğunu düşünebilirdi ama hayır, değildi. Giysilerin arasından çıkan tozları net bir şekilde görebiliyordu. Orada ne olduğunu düşünmeye çalıştı fakat yapamadı. Duyduğu ses ve hissetiği acı düşünmesini engelliyordu sanki. Fakat bir sıcaklık hissetmişti. Kendisini o yöne doğru yönlendirirken sıcaklığı hissetmesiyle onun kim olduğunu bildiğini biliyordu, görmesine gerek yoktu ama görmek istiyordu. Kendisini bir odaya attığında gördüğü manzara bahçe ile aynı manzaraydı. Tozlu giysiler... Piyano sesini duyar duymaz dikkatini oraya çevirdi ve bakakaldı. Sevgili kız kardeşi kanlar içinde piyanonun üzerinde duruyordu ve üzerinden piyanonun tuşlarına damlayan kanlarını seyrediyordu. Fısıldadı ama duydu Alair onu. "Lloyd... hep böyle... bir zamanda... geliyorsun." Alair ona biraz daha yaklaşmıştı. "Hiç böyle bir zamanda geldiğimi hatırlamıyorum." dedi her zamanki ses tonuyla. "Ah değişmemişsin..." Kız sonunda onu görebildiğinde Alair ona hafifçe gülümsedi. "Eloisa..." Fakat kız konuşmasına izin vermedi. "Şişşş... Annemi susturmalısın. Sonunda... kendini kaybetti." Alair yalnızca başını salladı. "Beni iyileştirmene gerek yok." Kızın konuşması düzeldiğinde Alair endişe etti. Çünkü sanki hiç acı hissetmiyormuş gibi görünüyordu. Ve ardından gördüğü parıltılar kıza doğru bir hamle yapmasına neden olmuştu. Ama kız onu durdurdu sözleriyle. "Geldiğine sevindim. Böyle bir şeyi görmeni istemezdim. Babam hala yaşıyor olsaydı böyle bir şey olmazdı ve sende görmezdin. Ama hayır seni suçlamıyorum. Özür dilerim, keşke seni durdursaydım..." Kızın sevecen sesi git gide uzaklaşırken Alair ona sonunda dokubilmişti. Fakat fazla sürmedi, yalnızca tutabildiği şey onun giysisiydi.

Kısa bir süre kalakalmıştı öyle. Duyduğu ses annesinin sesiydi biliyordu ama Eloisa? O ölmüş müydü şimdi? Buna inanmak istemiyordu. Neden ölmüştü? Vücudunda hiçbir dışarıdan darbe görememişti. Hatta kız piyano başından hiç kalkmamış gibiydi. Yoksa kalkamamış mıydı? Neden? Kendisine deli gibi sorular yöneltirken ses git gide artmaya başlamıştı. Ses umurunda değildi Alair'in. Biricik, çok sevdiği kız kardeşi... Ne? Hayır Alair inanmak istemiyordu. Bir an için Eloisa'nın anka kuşuymuş gibi küllerinden tekrar doğmasını beklediğini hissetti. Bir daha göremeyecekti onu, bir daha asla saçma sapan konuşmaları olmayacaktı ve bir daha kız kardeşi tarafından azarlanmayacaktı. Hıçkıra hıçkıra ağlamak istemişti ama yapamadı. Çığlığı artık duyamıyordu. Geçmiş miydi? Vücudunda daha fazla baskı hissediyordu ama Eloisa'nın dediğini yapmak istedi. Giysisini piyanonun üzerine bırakırken içindeki tozlarının dışarı çıkışını izledi kısa bir süre ve ardından hızla odadan çıkıp kalenin en üst köşesine gitti. Annesinin kaldığı odaydı orası. Eskiden babası kimse onu görmesin diye odanın içinde büyük bir kafesin içinde tutardı. Her sıkıldığında yanına gidip onun güzel sesiyle şarkı söylemesini ve neşeli neşeli hikayeler anlatışını dinler ve onu izlerdi. Alair'in babasını öldürmüş olması bir şeyi değiştirmemişti. Kadın sanki o adam hala kendisini izleyip dinliyormuş gibi davranmaya devam ediyordu. Herkes onun için endişeleniyordu ama kapı ne kadar açık bırakılsa da kadın kafesinden çıkmıyordu. Alair'in onunla hiçbir anısını yoktu. Kadını hiç görmemişti. Yalnızca ismini ve kim olduğunu biliyordu; Annesi Mona Roza Regnard, sadece bu kadar. Belki de bu yüzden hiç tereddütlü hissetmiyordu.

Odaya zar zor çıkmıştı. Çünkü her yerde toz vardı ve nedense onları kendisini engelliyormuş gibi hissediyordu, aslında bir iki insan bedeni de mevcuttu ama onlarda ölüydü. Odanın aralıklı kapısından içeri bakabilirdi belki ama bunu yapmadı. Eliyle iterken kapıyı görüş alanına giren şeyle donakalmıştı. Hayatında hiç böylesine güzel bir kadın görmemişti. Yeşil saçlarıyla, beyaz teniyle, mavi elbisesiyle, dev altın kafesin içinde şarkı söylüyormuş gibi duran kadın onun gözlerini kamaştırmıştı. Aslında kadının vücudu gerçekten altın gibi parıldıyordu, bedenini sarmalamış gibiydi. Kadın Alair'i fark ettiğinde bakışlarını ona çevirdi. Duymuyordu kadını ama hala dudaklarının kımıldadığını görebiliyordu. Onun keskin mavi gözleriyle karşılaştığında vücudunda acıyı daha çok hissetmeye başlamıştı ve anlamıştı ki onu yapan annesiydi. Oraya geleli daha 10 dakika bile olmamıştı, böylesine acı çekiyordu. Kimbilir ne zamandır böyleydi. Kız kardeşi aklına geldiğinde kendini tutamadı, vücudundaki acılara da aldırmadı ve kafesin önüne doğru ilerledi hızla. Kadın panik yapmışa benzemiyordu, Alair kafesden içeri girdiğinde. Onunla yüz yüze gelmişti ama acısı hala bedenindeydi. Dudaklarına kaydığında bakışları hala kımıldadıklarını görmek sabırsızlanmasına neden olmuştu ve bununla birlikte kadına öylesine sarılmıştı ki bu yaptığına inanamamıştı. Aslında bunu yapmasında ki neden gerçekten sarılma hissi değildi. Onu kısa bir şekilde öldürmek istemişti yalnızca. Gücünü kullanırken nedense pişman oluyordu. Keşke seninle daha önce tanışsaydım. diye düşündü ama söyleyemeyecek gibi hissetti. Aslında söylemişti ama Alair duyamadığı için söylediğini anlamamıştı. Zaten bunu dedikten sonra kadının üzerinde kurduğu baskı azalmıştı. Kısa bir süreliğine emindi ki onun kollarıyla sarmalanmıştı. Fakat ardından o hissi de kaybolup gitti. Vücuduna yapışan tozları hissettiğinde, gözleri dolmuştu. Ama ağlamadı, ağlayamadı. Belki de şok geçiriyordu, bilemiyordu. Düşünmeye zorladıysa da kendini bir şey düşünemedi. Ne yapmalıydı? Kendine yönelttiği soruların hiçbirine cevap veremiyordu. Fakat orada sonuna kadar kalamazdı. Her şey bitmişti...

Kaleden çıkarken kendisine gerçekten zavallı göründüğünü hatırlatıp duruyordu. Beyni durmuyordu ama vücudu acıyla kıvranıyordu. Annesini öldürürken kullandığı gücünü babasının üzerinde kullanmıştı yalnızca. Fakat hiç bu kadar zorladığını hatırlamıyordu. Belki de bedeninde hissetiği acıydı sebebi. Annesinin gücünü duymuştu ama daha önce hiç şahit olmamıştı. Hissettiklerini sesiyle kullanarak kişilere ya huzur buldurtuyordu ya da onlara acı çektiriyordu. Ve acı çekenler iyileşmiyordu. Biliyordu bunu, çünkü büyükbabasının daha fazla yaşayamamasının sebebi, daha henüz Alair doğmadan önce ettikleri kavgaydı. Alair de merak ediyordu, kendisi ne kadar yaşayacaktı? Bu düşünceyle fark ettiği şey gücünü kullanırken bedeninin attığı acı çığlıklardı. Acını bir kenara atıp duymamanın nasıl olduğunu keşfederek Japonya'ya geri dönmüştü. Geçeceğini sanmıştı ama bir ay geçmesine duyar hale gelmemiş ve daha kötü olmuştu bedeni. Sol gözü de görememeye başlamıştı. Daha da kötü olmadan akademiden ayrılıp İngiltere'ye geri dönmüştü. Şimdi kaledeydi. Kız kardeşinin öldüğü piyanonun başındaydı. Her şey, her yer aynıydı. Elbette kıyafetler etraftaydı. Fakat artık hiçbir yerde toz yoktu. Olmasını dilerken buldu kendini aniden. Bedeninde hissettiği acı git gide artarken geçen gün kendisine gelen parşömene kaydı aklı. Samhain, üç ırkın kurbanları, kaos ve taraflar... Öylesine eğlenceli gelmişti ki, bir an kendisini kaptırmıştı. Ama büyük ihtimalle seçse bile bir etkisi olmayacaktı. Bu yüzden yazmayacaktı oraya bir şey ve zaten seçmese de seçmeyi düşündüğü taraftan olacaktı. Asla bir insanın ya da vampirin tarafında olmazdı ama bunun artık bir önemi yoktu. Kısa sürede her şeyin yok olması gerçekten de tuhaf hissettirmeye başlamıştı. Duyamıyordu, hiç olmadığı kadar acı çekiyordu. Evet bedeni çürüyordu. Vücudunun dışı pek etkilenmemişti ama içi... Acısının azaldığını fark ettiği an kulağı aniden açılıvermişti. Refleksten bir elini kulağına tam götürüyordu ki üzerinden çıkan parıltılar engelledi. Her şey önce bitmemişti aslında, yanılmıştı. Her zaman olduğu gibi kendisini kandırmıştı. Piyanonun üzerindeki meşaleye uzanmak istediyse de yapamadı. Son kez Ay'a baktı ve "En azından birimiz gecenin keyfini çıkartıyor." dedi. Pişman olmadan yokolmayı dilerdi hep ama bunun asla gerçekleşmeyeceğini bilirdi. Bedeni son kez birlikteyken en azından o düşüncenin doğru olduğunu hatırlattı. Ve ardından Ay'ın ve onun göz alıcı ışığının dolduğu odaya bir giysi daha eklenmişti.


Rp dışı not: Bu benim başka bir sitede yazdığım rp. Aklınız biraz karışabilir belki, zaman geçişlerinde. Eğer sıkarsa sizi özür dilerim. Bir de bu rpyi geçen gün bırakmıştım buraya ama sonra sildim. Neden açıklama gereği duyduğumu bilmiyorum ama söylemek istedim. Şimdi işte karşınızda... her neyseT-T Ve okunduktan sonra silinebilir mi acaba? Ama eğer hayır sorun olur derseniz, siz bilirsiniz he he *o* benimki yalnızca bir ricaydı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Eyvah Admin
Genel Yönetici
Genel Yönetici
Eyvah Admin


Kadın
Mesaj Sayısı : 1672
Yaş : 30
Nereden : Nereye...
Lakap : Admin
Ruh Hali : Haruka Kamiya Images12
Kayıt tarihi : 23/01/09

Karakter
Zanpakutou: Yönetim Paneli asddasdasd
Puan:
Haruka Kamiya Left_bar_bleue9999999/9999999Haruka Kamiya Empty_bar_bleue  (9999999/9999999)

Haruka Kamiya Empty
MesajKonu: Geri: Haruka Kamiya   Haruka Kamiya Icon_minitimePerş. Tem. 05, 2012 9:35 pm

Değerlendirme
-Renklendirme 10/10 Çok sevdim güzel durmuş, orijinal renk.
-Betimleme 19/20
Bence güzel ve yerindeydi. Ama sanki bazı yerlerde daha yoğun, bazı yerlerde de daha az yoğun olarak dengelenebilirdi.
-Akıcılık 17/20
Bazı cümleleri bağlamak için zorlamışsın adeta. Zira bağlı olmasalardı rp daha güzel duracaktı. Bir de senin de dediğin gibi zaman geçişleri (bilhassa ilki) karıştırdı aklimi. ‘Ama’ çok kullandiğin kelimelerden biriydi. Eş anlamlılarından kullanabilirdin. Ayni kelimeyi bu kadar çok görmek güzel olmuyor. Bir de devrik cümleler bana biraz bati rp’yi okurken. Daha iyi saklayabilirdin diye düşünüyorum.
-İmla 13/20
Uzunsa hatası da çoktur.
bazı hatalar:
-Kurgu 18/20
Aslında vampir rpleri sevmem. Ancak, bu bir yok oluş kurgusu olduğu için ve bir rpnin içinde karakterin hayatından bahsedildiği için beğendim. Bazı yerlerdeki düşük cümleler kafamın karışmasına neden oldu. Sanırım ilk zaman geçişi (ilk paragraftaki) çok kafa karıştırıcıydı. Ayrıca belirtmek istedim, rp’ni okurken karakterinin babasını, annesi öldürdü sandım; devamını okuyana kadar.
-Uzunluk. 10/10
Eskiden olsa uzun olmuş diye puan kırardım, zira uzun olunca rp den çok hikâyeleşiyor, diğer karakterleri de siz yönettiğiniz için.

Puan:87 oldu. Tebrik ederim. En kısa sürede 90’nin üzerine çıkarabilirsin. Şimdiden iyi oyunlar.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://bleachrpg.yetkin-forum.com
 
Haruka Kamiya
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Haruka Kamiya

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Bleach RPG :: RPG Başlangıç :: Rp Puanlatma-
Buraya geçin: