Lee Kang Dae Gotei 2 FukuTaichou
Mesaj Sayısı : 15 Yaş : 26 Kayıt tarihi : 18/01/13
Karakter Zanpakutou: Puan: (88/100)
| Konu: ''Tuhaf'' Tanışma Salı Ocak 22, 2013 6:44 pm | |
| Takushi Meiki & Lee Kang Dae Tuhaf Karşılaşma... Çimenlerin üzerine uzanmış kendimce keman çalıp, müzik dinliyordum. Arta kalan ruhumu rahatlatıyordu işte bu... Bugün çok tembellik etmiştim biraz kalksam hiç fena olmazdı aslında ama ona bile üşenmiştim. Bir kaç kelebek yanımdan geçse de umursamadım dahi ve uzanmaya devam ettim. Aslında iyi bir savaşçı olsam da, herkese kendimi göstermekten hoşlanmam ve tembellik ederim. Kaptanım bile böyle düşünür ama savaşlarda ki başarımdan dolayı teğmen unvanına hak kazandığımı söyler her zaman. Soul Society, şu zamanlar oldukça huzurlu olduğundan onun yüzünü dahi göremiyorduk kesin bir yerlerde sake içip yatıyordur diye üzerine düşmüyorduk biz takımca... Tabi o hepimizin temsilcisi ve gizli birliklerin başı olduğundan ne yapacağını kim kestirebilir ki? Çimenlerin üzerinden kalkıp biraz dolaşmanın iyi olacağını düşündüm. Yemyeşil çimenlerin üzerinden kalkıp ruh halimde bile var olan belimin ağrısıyla yavaşça hareket ettim. RUkongai'ye doğru aynı hızda yürümeye başladım.
Rukongai sabahları güneş etkisi ile sıcak ve hararetli geçerdi. Bu sefer ruhumu ısıtmaya güneş bile yetişmiyordu. Yada suni güneş mi demeliyim? Bu gerçek ısı değil sadece bir gösteriş amaçlı yapılan bir şey olduğu kanaatindeyim ama böyle şeyleri sorgulayacak vaktimin olduğunu hiç sanmıyorum... Biraz yürürken aniden bir kızın çığlıkları çalındı kulağıma. Bunun ne olduğunu anladığımı sanmıyordum. İrkildim, koşarak sesin geldiği yöne doğru kendimi verdim. Shunpo kullanarak kendimi kızın yanında bulmuştum. Uzun zamandır shinigami olmama rağmen shunpo gibi süslü tekniklere alışmış değilimdir. İkinci takımda olunca bu dahada sorun olur tabi bana. Kızın saçları her tarafa dağılırken tıpkı bir deli gibi kendi etrafında dönerek reverans yapıyordu bizlere. Kim olduğunu anlamamıştım ve bilmekte istemiyordum! Bu bir kıza yakışmayacak bir davranıştı, ne içmişti sake mi? Oradan bir an önce uzaklaşmak istiyordum ama içim buna izin vermezdi. Kızın kıyafetinin yakasından tuttuğum gibi sabit durmasını sağladım. O buna fazla aldırış etmedi. Gerçekten çok zorlu ve inatçı bir kıza benziyordu. Şimdi onu bırakıp gidecektim ama sonra hakkımda kim bilir neler konuşulurdu, sonuçta ben başkalarının sözlerine itimat eden biri olarak bunu yapamazdım.
"Hey hey! Dur bakalım, yavaşla artık!" Herkesin bana baktığını hissedebiliyordum. Kim bilir neler diyorlardı ama bu sefer umurumda değilmiş gibi davranmaya çalışacaktım. Hızlıca kendime doğru çevirdim ve gözlerinin içine baktım. Kıpkırmızı iki derin kan gölüne benziyorlardı. Gökyüzünde ki ışık sayesinde parlak bir göl misaliydi... Asında ondan biraz ürkmemiş değildim. Hayır, oldukça korkutucu gözleri vardı. Daha fazla bakamayacaktım ona! İfadesiz bir yüzle karşılanmıştım ve ardından onu bırakarak yaptığı şeye devam etmesine müsaade ettim. Kızmış gibi bir hali yoktu ama etraftan sitem edici uyarılar yükseliyordu. Bunun sonunun nereye varacağını bilemiyorum ama bu kızın soylu birisi yada kıdemli olmaması için kendimce dua ediyordum. Kılıcım kınında, hali hazırdaydı ama ben yakın dövüşte veya kılıçta iyi değildim. Bunun için uzak olmam daha uygun olurdu ama tehlikeli birisine benzemiyordu bu kız. Bana bir şey diyecek olduysa da sonradan vazgeçmiş gibiydi. Kendi etrafında amaçsızca sönüyordu ve bütün shinigamilerin gözü üzerindeydi. Ne yapacağımı bilemeyip sadece onu izliyordum. Hava ısınmaya devam ediyordu ve bu kız çevresine en ufak bir tepki dahi vermemişti. Belki de hastadır diye düşünerek onu rahat bırakacaktım ama meraklı yapım buna izin vermedi kendince.
Kızın dönüşlerini izlemeye o kadar dalmıştım ki başımın döndüğünü fark edemedim. Hızlıca kolundan çekerek "Yeter artık! Sen! Buraya geliyorsun! diye bağırdım ve kolundan tuttum. Uğultular o sırada daha fazla yükselmişti ben aldırmadan onu en yakın dükkanın önünde ki masaya oturttum ve biraz dinlenmesi için özen gösterdim. Bu kadarı beklenemezdi artıki herkes ona bakıyordu ama umurunda dahi değildi, bu nasıl olabiliyordu böyle? Aklını başına alması gerektiğini hatırlatmam gerektiğini düşündüm ama o zaman fark ettim... Kolunu tuttuğumda raietsusunun ne kadar yüksek olduğu anlaşılmayacak gibi değildi yani... Bir sorun çıkmaması için dualarıma devam ediyordum, bir yandan da ciddiyetimi bozmamaya gayret gösteriyordum. | |
|