Bleach RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Puanlama dediler geldik.

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Damian Edelstein
Arrancar 11
Damian Edelstein


Erkek
Mesaj Sayısı : 7
Yaş : 32
Kayıt tarihi : 17/07/12

Karakter
Zanpakutou:
Puan:
Puanlama dediler geldik.  Left_bar_bleue96/100Puanlama dediler geldik.  Empty_bar_bleue  (96/100)

Puanlama dediler geldik.  Empty
MesajKonu: Puanlama dediler geldik.    Puanlama dediler geldik.  Icon_minitimeCuma Tem. 27, 2012 1:23 am

Saat gecenin üçüydü. Lanet olası hayatında hiçbir şeyin normal olmayacağını biliyordu dönüştürüldüğünden beri. Evet, o dönüştürülmüş, değiştirilmiş bir yaratıktı artık. Safkan değildi onu insanlıktan uzaklaştıran o kişi gibi. Olamazdı. Safkan olmak demek doğuştan bu şekilde doğmak demek idi, ne var ki önceden yalnızca bir insandı. Geri dönmeliydi artık, sadece maddi varlığa değil ruha da vurulan soğuk, gri, monoton bir hapishane misali o yere. Kimilerinin ev diye adlandırdığı o yer, onun gözünde o adı hak etmemişti henüz. Oraya bağlayan hiçbir şey yoktu kendisini. Eh, zaten yıkık dökük bir yerdi, pek lüks sayılmazdı. Dönmek için hevesli olmadığını fark etti. Onu uzun süredir bekleyen bile yoktu eski dört duvarın içinde. Bunu düşününce kalbinin hafifçe sızladığını hissetti, elbet hala orada atmakta olan bir kalbi vardıysa. Yahut her şey beyninin oyunundan ibaretti. Gözlerini onlar kadar koyu olan gökyüzüne kaydırdı. Eviç yine epey yalancıydı bu gece. Rüzgârla oynaşan bulutlar daha güneş batmadan buradaydılar, ama bırakmadan tuzlu gözyaşlarını veda ediyorlardı. Dolunay saklandığı yerden, karanlık bulutların arasından çıkmış, beyaz ışığıyla her yeri daha net kılmıştı. Bu ıssızlıkta gözlerini dikebilecek bir yer bulamamıştı. Yürümekte olduğu sokağı incelemeye koyuldu. Yerdeki taşlar bir vardı bir yoktu. Olmayan boşlukların arasından susuzluktan çatlamış toprak gözüküyordu. Ot yığınları bitmişti bazı aralıklarda. Evler ise tıpkı sokaklar gibi ortaçağdan kalmışçasına bir izlenim bırakıyordu. Bazılarının yosun tutmuş ve rengi uzun süre önce solmuş duvarlarında çatlaklar vardı. Bu yıkık dökük evlerin arasında düzinelerce dar sokak vardı. Evlerin belirli bir düzene göre dizilmiş olmasını ilginç buluyordu, çünkü hepsi aynı zamanda yapılmamıştı. Şimdi nereye gidiyor olduğu sorusu hiç aklına gelmiyordu, umursamıyordu bile. Her yer onun için aynı değil miydi zaten? Yaşadığı bölgeyi ezberlemiş gibiydi, gözlerini bağlasa bile yolunu kaybetmezdi. Öylesine gezdiğini düşünmesi, en büyük yanlış algısıydı. Ayaklarının onu götürdüğü yerin neresi olduğunu anladığında çoktan kapısının önüne durmaktaydı

Kilise! Tüm ihtişamıyla bu kutsal yer, kendini tüm evlerden ayırırcasına görkemli ve sanatsal yapısıyla yükseliyordu. Günah arındırmak… Sanki onlar gerçekten unutulabilirmiş yahut eski bir deftere kurşun kalemle yazılan bir yazı misali silinebilirmiş gibi! Dönüştüğünden beri uğrama sıklığı azalmıştı; eskiden inanır, çokça dua ederdi burada. Günahları kadar küçüktü o zamanlar. Etrafındaki insanlar için dua ederdi. Ancak, sonuç ortadaydı; dışarıdan bakan birinin de görebildiği gibi yalnızdı, tek başına duruyordu bu soğuk ve hiçbir işe yaramayan binanın önünde. Şimdi ise koca bir adamdı, bir o kadar çoktu günahları. Hüzünlü gözlerle baktı olabildiğince yaşlanmış duran bu binaya. Kendisinden daha yaşlı olduğunu düşündü, belki de şu an hayatını sürdüren herkesten, her şeyden daha yaşlıydı. Görkemli kapıya yavaşça yaklaştı. Daha girmeden göze çarpan melek motifleri ay ışığı altında daha da korkutucu bir hava katıyordu buraya. İtmek için dokunurken soğuk demir yüzeyine, bir an için endişe etti. Sanki oraya girmesi en büyük hatası olacaktı. İçgüdüleri konuşuyordu yine. O kadar uzun zamandır gelmemişti ki buraya, bu bina onun için yasaklı oluvermişti. Aslında her şeyin aklının içinde olduğunu bir kez daha hatırlattı kendine. Kendi kendine kurallar koyup duruyor ve hayatı pahasına inanıyordu onlara. Tek başına kalmak ona iyi gelmiyordu. Daha fazla düşünüyor, kafayı yemeye bir adım daha yaklaşıyordu.

İçeri girdiğinde sıcak bir meltem hâlâ aralık duran kapıdan dışarıya kaçmadan önce yüzünü yalamıştı. İleriye baktığında bu sıcaklığın, henüz sönmemiş mumlardan geldiğini gördü. Mumlar karşılığında bağış, bir mum bir dilek diye geçirdi içinden. Eskiden çok mutlu olur, inanırdı tanrıya dileğinin ulaşacağını, diktiği mumun ışığının da yardımıyla. Şimdi ise bunun kilisenin para kazanma yolu olduğunu düşünüyordu. Kim bilir günahlarına bir yenisini ekliyordu. Soğuk bankların yanından geçerek pederin vaaz verdiği yere doğru yürüdü. Gezdirirken kürsünün üstünde elini, ahşap kürsünün tozunu aldı. Toz kaplamış elini diğerine vurarak elindeki pisliği atmaya çalışırken gelen adım sesiyle irkildi. Ses tam dibinden geliyordu, bu kadar sessiz bir ortamda bile yaklaşmış birinin adımlarıydı duydukları. Endişe etmiyordu, olsa olsa yaşlı bir rahibedir diye düşündü. Başka kimse bu saatte kilisede kalmazdı. Kendini suçladı hunharca. Genelde bu kadar ıssız yerlerde dolaşmazdı. Yalnızlığını çoğunluğun içinde öldürmeye çalışırdı, hiç gerçek arkadaşı olmasına izin vermemiş biriydi. Onun bulunacağı mekân daha yaşam dolu olmalıydı, kalabalık ve dikkat çekmeyeceği bir bar mesela. Sonuçta kendisi aynaya bakamasa da insanlıktan çıktığından beri, yüzü yine de aynıydı. Kendisi de katlanabilirdi yansımadaki görüntüsüne; ancak o gözleri… Onlar olmasaydı eğer. Aynaya bakıp da gözlerinin içine bakamamak, onun için çok zavallıcaydı. O iki küreye bakıp gerçeği görmek, dayanamayacağı bir acıydı. Bu nedenle bakmamayı seçmişti, yalancı yansımalar dünyasına.

Arkasına döndüğünde ayrılmak için bu rutubet dolmuş binadan, az önce yanına biraz sinsice yanaşmış olduğu için alınmış olduğu varlığı gördü. Elbette kısa bir şaşkınlık yaşadı, düşüncesinden en az elli yaş daha genç olan saf kızı sadece gözleriyle değil, beyniyle de algıladığında. Gözleri gözlerini buluğunda kalbi o zamandan beri ilk defa bu denli hızlı atmaya başlamıştı. Tabii ilk görüşte bu güzel kıza vurulması değildi bunun nedeni. Muhtemelen çok heyecanlanmıştı. Çünkü ilk defa böylesine bir hataya düşmüş, birinin çok yaklaşmasına izin vermiş ve doğrudan yüzü açığa çıkmıştı. İçinden kendine lanetler okudu, yine de uzun süredir ilk defa birinin bakışlarının kendi üzerinde olması, yalnızlığını silmişti. Genç kızın yüzüne dikkatle bakarken, ezberlemek istercesine gözlerini bu güzel çehrede yeniden ve yeniden dolaştırırken, aklındaki düşünceler onun konuşmasıyla susuverdi. Kendisi kadar hoş o ses eskilerden bir ezgiymişçesine kulağına ulaştı “Merhaba.” Acele ile cevap verdi, sanki bir hayal gibi yok olmasından korkuyordu. “Merhaba.” Bakışlarını farklı yöne çevirdi, fazla dikizlemiş olmanın verdiği utançla. “Dua etmem gerekiyor.” Dua etmeye gelmemişti. Yine de burada oluşunu bir şeylere dayandırmalıydı ve bilinçsizce de olsa, ayaklarının onu buraya sürüklemesinin nedenini. “Birlikte edelim.” Derken hafif bir fısıltı şeklinde, genç kızın yüzünde masum bir tebessüm oluşmuştu. O zaman fark etti ki, genç yaşına rağmen o gerçektende bir rahibeydi. Şaşkınlığını dışa vurmamaya çabalarken en yakındaki banka oturdu. Ellerini birleştirdi dua eder bir biçimde. Tanrı her şeye rağmen dinler miydi, bilemiyordu. Gözlerini kapattı sakin bir biçimde, kız onun yanına geçerken ve son hatırladığı duayı mırıldandı. Ne anlama geldiğini henüz anlıyordu söylediklerinin. Küçükken sadece ezberden ibaretti okuduğu dualar. Yaşamak, hayat… Bu kelimeleri tekrarladıkça, onun okuduğu duanın aynısını tekrarlayan genç rahibenin güzel sedasını duydukça gözlerine yaşlar dolduğunu hissetti. Uzun süredir ağlamamıştı doğru düzgün. Bir damla yaşın ıslaklığını yanağında hissettiği an durdu. Ayağa kalktı kapıya doğru ilerlemek adına. Masum kıza bakmıyordu bile, bakarsa ayrılamayacağını biliyordu. “Yapamam.” Dedi kısa ve net biçimde. Kapıdan çıkmak üzereyken kolundan bir şey çekti onu geriye. Hala çabalıyordu genç rahibe onu geri kazanmak için.

Kızın tuttuğu kolu çekerek, bir nebze kızı beraberinde sürükleyerek kurtulmayı başardı o kasvetli ortamdan. Kilisenin akustiğinden olsa gerek, içerideyken farkına bile varmamıştı yağmurun başladığının. “Lanet olası hava.” Diye mırıldandı kendine, aldatılmış hissederek. Sanki gökyüzü onu bir kez daha kandırmıştı. Genç rahibe de onun yüzünden ıslanıyordu şimdi. Saçlarının uçlarından akmaya devam ederken sular, özür dilercesine bir bakış attı. “Neden?” sorusunu giderek artan yağmurun çığlıkları arasında duyurmak için sesini yükseltmişti rahibe. Asıl bu soruyu kendisi yöneltmeliydi karşısındaki bu saf kıza. Bir iki adım gerilerken, kız da tam tersi ona doğru yaklaşıyordu. Elbette yağmur acımasızca ıslatmaya devam ediyordu her ikisini, cevaplar yerine aklı sorularla dolduğu için tek kelime söyleyemediği o süre zarfında. Çektiği nefesi havaya geri verirken, ıslanmış dudaklarından tuzlu damlalar dışında söylemeye gizlediği kelimeler de uçtu. “Ben bir insan değilim!” Genelde durumu için ‘artık’ kelimesini kullanırdı. Önceden insan olduğunu hatırlamak için olabilirdi, kendisi de bilmiyordu. İlk defa bugün bu kelimeler, o kararlı sesinle bu derece sade biçimde çıkmıştı. Kendi sesiyle irkildi adeta dışarıdan biri bunu söylemiş gibi. Umutsuz bir ifade ile kafasını öne eğerken gözlerindeki tuzlu su, göğünki ile karışıyordu. Hayat, gözüne gece kadar karanlık gözüküyordu yine, esinti kadar da soğuk. Karşısındaki masum insanın soğuk yüzünden rengi solmuş teni ve sıcaklığı dolaştığında ellerinde, kendisinden korktuğu kadar korkmadığını fark etti onun insanlığından. Bir daha aynada göremeyeceğini bildiği, o insansı saf gözlere çevirdi bakışlarını. Hâlbuki kızın yüzünde dehşet ifadesi olmalıydı. Kötü olmakta bile kötü olduğunu düşündü, kızın sevgi dolu anlayışlı bakışları altında.

Uzun süredir aradığı şeyi bulmuştu bilmeden. Yalnızlığın kuraklığı dinmişti bu derin yağmurun altında. Susuzluğunu gidermişti, bu minyon bedene sarmışken kollarını. Yağmur dinmeye yakın, huzurun çiçeği açmıştı. Ölümde aradığı şeyi yaşamda bulmuştu…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Thunder
Idol Yönetici
Idol Yönetici
Thunder


Kadın
Mesaj Sayısı : 11
Yaş : 34
Kayıt tarihi : 08/08/12

Karakter
Zanpakutou:
Puan:
Puanlama dediler geldik.  Left_bar_bleue100/100Puanlama dediler geldik.  Empty_bar_bleue  (100/100)

Puanlama dediler geldik.  Empty
MesajKonu: Geri: Puanlama dediler geldik.    Puanlama dediler geldik.  Icon_minitimeÇarş. Ağus. 08, 2012 11:08 pm

Puanlama

*Renklendirme 10/10
*Betimleme 18/20
*Akıcılık 19/20
*İmla 20/20
*Kurgu 19/20
*Uzunluk 10/10

RP Puanı : 96 puan

KEYİFLİ RP' LER!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Puanlama dediler geldik.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Rp Puanlama ~Gallent~
» Avatar-İmza Puanlama
» Junk Kang Puanlama
» Hitsu gene puanlama da :D
» Fumetsu Ryuichi-Puanlama

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Bleach RPG :: RPG Başlangıç :: Rp Puanlatma-
Buraya geçin: