Ne kadar sıkıcı bir gün! Gün içinde hiç mi hareket olmaz, Dünya’dan Soul Society’e dönmekle iyi mi yaptım bilmiyorum. En azından orda gün içinde karşıma üç beş tane Hollow çıkıyordu. Burada benim gibi iki dünya arası git gel yapanlara yer yok bence herkesin yeri belli burada kendimi biraz da olsa dışlanmış hissediyorum. Aslında bu hoşuma gitmiyor da değil. Zaten Soul Society’nin bana göre en güzel yanı benim için bu kadar sessiz olması. Tamam, belki benim dışımda çoğu kişinin bir görevi var ve hepsi etrafta arı gibi koşuşturuyorlar.
“Offfffff!” diye bir iç çektim, bu az da olsa rahatlamamı sağladı. Hey bir dakika, ben bu yolu önceden hatırlıyorum, bu akademiden mezun olduktan hemen sonra çalışma yapmaya geldiğim alan. Bir dakika bu imkânsız ne kadar çok yürümüşüm, buransı merkeze en az on beş dakika uzaklıkta, ama ben sadece beş dakikadır yürüyorum ya da bana öyle gelmiş. Neyse buraya kadar gelmişken bir antreman yapmamak olmaz. Klasik manzara diye buna derim mezun olduğumdan beri buraya gelmiyorum ama sanki bir yaprak bile oynamamış, resmen her yer aynı. Şu an karşımda duran ortalama 10 metre uzunluğundaki ve 5 metre genişliğindeki çalışma alanı, bu çalışma mekânın etrafını saran uzun meşe ağaçları hepsi aynı sadece meşe ağaçları biraz büyümüşler. Şimdi işin en zor kısmı ne çalışacağım? Zanpaktoumla antreman yapmayı çok istiyorum ama gerçekçi olmak gerekirse biraz Kido çalışmam lazım. Dünya’da kidoyu yok denecek kadar az kullandım. Aslında çoğu kidoyu biliyorum, kidolarım da fena değildir, ama Hadou No.88 Hiryugekizokushintenraiho’ya baksam fena olmayacak. Onda hala istediğim düzeye yetişemedim, gerçi çoğu arkadaşımdan kido konusunda iyim bana her zaman bu kidonun bana önceden verilmiş bir yetenek olduğunu söylerler, ama doğruyu söylemek gerekirse ben buna inanmıyorum. Bunu onlara da söylüyorum ama dinleyen kim. Neyse bu kadar boş konuşma yeter, şimdi çalışma zamanı! Kendime acil hedefler bulmak zorundayım etrafımdaki ağaçları hedef tahtası olarak kullanıp onlarının ve bu ortamın güzelliğini kaybetmesini istemiyorum. Tabi ya benim şu sol taraftaki devasa ağıcın altındaki çalılara önceden sakladığım hedef tahtaları olması gerekiyor. Umarım hala orda duruyorlardır. Ve şans diye buna derim bıraktığım gibi duruyorlar sadece biraz yosun tutmuşlar ama onla da idare edeceğiz artık. Şunları belli aralıklarda yerleştirdik mi işimiz tamam.
Yerleşmesi de bittiğine göre çalışmaya başlayabilirim. Hadi bakalım ilki geliyor, “Hadou No.88 Hiryugekizokushintenraiho!” diye bağırdım, aslında bağırmam gerekmiyor ama ben kidoları bağırarak söylemeyi hep sevmişimdir. “Bu da ne! Tam anlamıyla bir rezalet!” dedim ilk atışımı gördükten sonra, belki başkalarına göre çok iyi oluşmuş ve hedefi tam on ikiden vurmuş olabilirdi ama bu bana yetmezdi daha büyük ve daha güçlü olması lazım. Durmak yok şimdi sıra ikinci de “Hadou No.88 Hiryugekizokushintenraiho!”, evet gittikçe daha iyi oluyorum bu sefer kidomun içinde olması gereken şimşekler daha da esaslı olmaya başladı, galiba biraz ısınmam gerekiyor, ama unutmamam lazım ki savaşta ısınmaya zamanım olmayacak.
Beklediğimden daha hızlı gidiyorum, galiba bizimkilerin dediği gibi gerçekten benim bu işe bi yatkınlığım var. Neyse şimdi böbürlenmenin zamanı değil. “Hadou No.88 Hiryugekizokushintenraiho!” ve bunla da hedeflerden sadece iki tane kaldı. Bu en son attığım gerçekten büyük, hızlı ve şimşeklerle dolu olmuştu, çok güçlü olmayan bir Hollow’u bunla rahatlıkla hallede biliri durumda. Bir dakika o da ne? Arkandaki çalıların arkasında biri var reiatsusunu yeni hissetmeye başladım, ne kadar acınası bir durum kendimi o kadar çok antramanıma kaptırmışım ki onu fark edemedim bile, acaba ne zamandır orda? “Hey, sen çalıların arkasında saklanan, ortaya çıkıp yüzünü göstermeye ne dersin?” diye sakin bir ses tonuyla ona seslendim. Birden heyecanlı bir şekilde çalılıkların arasından ortalama 1.75 boylarında, esmer kısa saçlı, gözlüklü, keskin yüz hatlı, vücudu pek de yapılı olmayan bir genç çıktı. Kıyafetinden onun bir akademisi öğrencisi olduğunu anladım, küçük bir sırıtışla “Merak etme seni yemeyi düşünmüyorum, yanıma gelebilirsin.” dedim. Genç utangaç bir şekilde yanıma geldi ve kendini tanıttı, “Yakuzo Imatoruko” dedi başını öne eğerek. Bende biraz ciddi bir tonda “Hitsuomi Toumaki, tanıştığımıza memnun oldum Yakuzo” dedim. Yüzünden bana bir soru sormak istediğini ama sormaya çekindiğini anladım çarpık bir gülümsemeyle “ Bana istediğini sorabilirsin Yakuzo çekinmene gerek yok.” dedim, o da bunun üzerine sanki bunu söylememi bekliyormuş gibi ben daha cümlemi bitirmeden sorusuna başladı “Bana yaptığın bu kidodan bahseder misin, Hitsuomi-kun? Bu kidoyu ilk defa görüyorum da.” diye sorusunu sordu. Bende kafamda cümlemi toparladıktan sonra ona “No.88 Hiryugekizokushintenraiho, bir hadoudur. Mavi renkte, inanılmaz büyüklükte, çok daha büyük, içinde şimşekler çıkan bir saldırıdır. Rakibine inanılmaz bir derece de zarar verebilir. Bence sokatsuinun gelişmişi gibidir.” dedim, bana büyülenmiş gibi bakıyordu, ben de onu bu görüntüsünü görünce ona küçük bir şov yapmaya karar verdim, aklıma öyle süper bir plan gelmişti ki başarıya ulaşırsa herhalde Yakuzo hayatı boyunca bu kidoyu öğrenmeye çalışacaktı. İçimden kendime şans diledim ve Yakuzo’ya dönüp “Şimdi izle bakalım” dedim ve iki hedef tahtasının ortasını kendime hedef seçtim, eğer istediğim büyüklük de yapabilirsem iki hedef tahtasını aynı anda vurabilecektim, ama bunun ne kadar riskli olduğunun da farkındaydım. Birkaç saniye gözlerimi kapatıp kidomu yoğunlaştırmaya ve ulaşabileceğim en yüksek seviyeye ulaşmaya çalıştım, kendimi birkaç saniye sonra tümüyle hazır hissediyordum. Bütün gücümle “Hadou No.88 Hiryugekizokushintenraiho!” diye bağırdım, bağırmamdan dolayı Yakuzo yerinden sıçradı bunu ne kadar belli etmemeye çalışsa da bu bağırma onun için beklenmedik olmuştu. Gözlerimi Yakuzo’dan alıp yaptığım kidoya çevirdim, çalışmalarım gerçekten işe yaramışa benziyordu, karşımda hayatım boyunca yaptığım en iyi kido iki hedefi aynı anda vurmak için yol alıyordu ve tam istediğim gibi de oldu birkaç saniye sonra kalan iki hedefte artık yoktu. Hemen yanımda duran Yakuzo’nun bile duyamayacağı bir sesle “ İşte budur!” dedim, sonra Yakuzo’ya döndüm. Hala şaşkınlık içinde artık yerinde olmayan hedef tahtlarına bakıyordu, bende arkamı dönüp Soul Society’nin merkezine doğru yol alırken “Tanıştığımıza memnun oldum, Yakuzo Imatoruko” dedim ve yürümeye devam ettim. O da kekeleyerek “Bende memnun oldum Hitsuomi-kun” dedi. Ve böylece benim içinde bu kidonun işi bitmiş oldu artık onu her yerde her şekilde kullanmaya hazırdım.